Hürriyet

8 Aralık 2011 Perşembe

SENİN ARABAN VAR MI?

"Yurdum insanı ne hale geldi?" diye düşünmekten kendimi alamaz oldum.Günlük hayatta öyle durumlar ve diyaloglar yaşanıyor ki artık yanımda defter taşıyacağım, kaçırmamak kayıt altına almak ve de sizlerle paylaşmak için.Ancak bu akşam öyle birşey oldu ki deftere kitaba gerek yok, tam dumur durumları. Bu aralar trafikten, araba sürmekten öyle bunaldım ki, evimin önünden geçen tek otobüs ile ulaşım da mümkün olduğundan, elimde kitap, debriyajdı frendi derdi olmadan işime ulaşmak mümkün olduğundan arabamı otoparkımıza demirbaş yaptım, toplu ulaşıma terfi ettim, çok da tavsiye ederim. Akşam bu sebeple otobüs durağında bekliyordum. Yağmurdan dolayı sıra kesintiye uğramış, kapalı alanlarda birikmişti ama sonuçta bir sıra vardı ve her gelen ikinci alanın sonuna doğru ilerliyor yerini alıyordu. İki sıra arasında oluşmuş bu boşluğa bir bayan eklenince ve kimse de müdahale etmeyince, ben "hanımefendi sıra arkadan devam ediyor" diye uyardım kibarca, çünkü haklı olarak kasıt olmaksızın sıranın sonunun orası olduğunu zannetmek de mümkündü..Ancak bayan bana şöyle bir süzerek baktı ve "Benim arabam var" dedi. Yanındaki genç bayan "biz sırada değiliz pardon" deyince durum anlaşılmış oldu.Ama açıkçası ben genç bayanı pek de duymamıştım, yaşlı kadında kaldım ben. "Benim arabam var" dedi ya, ben sadece "sıra buradan değil arkadan devam ediyor" dedim, o bana "benim arabam var" dedi..Yani nedir, "seni zavallı otobüs mahkumu(!) ne münasebet ben otobüse binecem benim arabam var yahu" dedi kendince. "Ben arabamızı bekliyorum" değil, "ben otobüs beklemiyorum" değil.."benim arabam var"..Güler misin ağlar mısın? Ah be teyzem senin o dünyanın en büyük zenginliği, başkalarını hakir görebilmek için yeterli zannettiğin arabadan ben öyle bıktım ki değil otobüsle her yere yürüyerek gitmek istiyorum artık. Bu bayan "sıra burası değil" diyen birine hakir bakışlarla "benim arabam var" diyor.Yani madem hakir göreceksin bari biraz zekice yap, "ben arabamızı bekliyordum otobüse binmeyeceğim pardon" falan de. Şu ana kadar öğrendiğim dil bilgisini dikkate aldığımda yaşlı teyzenin verdiği cevap sadece ve sadece "senin araban var mı? "sorusuna cevap olabilir ama ben bunu sormadım. O kadar koşullanmış ki birilerini hakir görmeye tabiri caizse hava (!) atmaya ilk fırsatta attı havasını, uysa da oldu uymasa da! ahh yurdum insanı ah, biraz daha insanlık, biraz daha vicdan biraz daha nezaket yahu! Bu kadar aç ve çaresiz insanın yaşadığı yurdumda hatta ve hatta dünyada ben zengin olmaktan utanırdım, asla fakir olmaktan değil asla..

28 Kasım 2011 Pazartesi

TRAFİK VE KADINLAR

Ben de bir bayanım ben de bir şoförüm, sürekli araba üzerindeyim, trafikteyim. Üzülerek söylemeliyim ki bayan şoförler kendilerini 500 mt geriden farkettiriyorlar:) Hiç gücenmece alınmaca yok, ben kendimi de koyarım kefeye razıyım. Her cinsin üstünlükleri zayıflıkları var. Nasıl ki en becerikli erkek bile bir evi çekip çevirmekte en sıradan ev kadını kadar bile başarılı olamazsa, bayanlar da araba sürmek konusunda erkeklere maalesef yetişememekte. Hem cinslerim beni bile çileden çıkaran öyle hareketler öyle yanlış dönüşler, öyle hız ve zamanlama hataları yapıyor ki, artık en son bu haftasonu adeta üzerime arabayı kırıp da verdiğim tepkiye benim beş katım bir hiddetle tepki verenini de görünce dedim ki, razıyım ben de trafikten men edileyim ama bayan şoförler trafikten çıksa sanırım İstanbul trafiğine bile çözüm bulunmuş olabilir. Şaka bir yana, trafik hakikaten bayanlar için çok yıpratıcı, sanırım yakın bir gelecekte sade bir vatandaş olarak ben toplu taşıma araçlarından daha fazla istifade ederek sinirlerimi dinlendireceğim, aracımı da otoparka demirbaş olarak yazdıracağım...Trafik..Offff....

27 Temmuz 2011 Çarşamba

SATIŞ AMA NASIL?

Baş ağrısı çekmekte olan birine mide bulantısı hapı verme gayreti sizce ne zaman başarı ile sonuçlanır?  Aynı kişinin bir anda midesi bulanmaya başlamamışsa, muhtemelen hiçbir zaman.

Faydayı Ortaya Çıkarmak
Satış ve pazarlama günümüzün en gözde mesleklerinden biri, üretim ve hizmet sektörü ölmedikçe de her dem gözde kalacak mesleklerden biri.  Ürün olduğu sürece, satış ve pazarlama da olmak zorundadır zira. Ürün kime satılır? En doğru cevap “ihtiyacı olanadır”. Kritik husus da budur, faydayı ortaya çıkarma zorunluluğu. Tüketici, müşteri yani satışın muhatabı kendisine bir fayda sağlayacağı hissine kapılmazda neden parasını sizin ürününüz için harcasın ki?  Faydayı ortaya çıkarmanın kritik temel taşları ise:
  • Doğru soruları sormak
  • İyi bir dinleyici olmak
  • Empati yapmaktır.
Doğru Soruları Sormak
Açık sorularla müşterimizin ihtiyacının ne olduğuna dair bilgiyi almak, kapalı sorularla dinlediklerimizden yaptığımız çıkarımı karşı tarafa teyit ettirmek lazımdır.

İyi Bir Dinleyici Olmak
Bazen müşteriler aslında neye ihtiyacı olduğuna dair bize öyle önemli ipuçları verirler ki, siz iyi bir dinleyici değilseniz bu ipuçları uçar gider. İyi dinlemek, anladıklarımızı da kısa kısa teyit ettirmek önemlidir. Müşteriler kendilerini dinleyen ve anlayan, çözüm üreten taraflardan hizmet almaktan memnuniyet duyarlar zira.

Empati Yapmak
Hayatın her alanında önemli olan empati yapabilme yetisi satış alanında da oldukça önemlidir. Empati yaparak karşı tarafın bizi ürün ve hizmetini satıp kaçmaya çalışan agresif bir satıcı gibi algılamasının önüne geçebiliriz. Çok yoğun olduğu her halinden belli bir müşteriyi uzun sunumlar yaparak bunaltmaktansa, yeri geldiğinde sadece “Merhaba” diyerek, daha uygun olduğunda tekrar uğramak istediğinizi söyleyerek bir nev’i randevu almak belki de çok daha etkili bir görev yapma şekli olacaktır.

Satış ve pazarlama uzun soluklu işlerdir. Atılan her adımın kazandırdıkları ve kaybettirdikleri doğru bir şekilde tespit edilmeli, eğer ibre “kazandırdıkları” tarafında ise o adım atılmalıdır. Kısa vadeli kazançlar için uzun vadeli kayıplara izin verilmemelidir. Unutulmamalıdır ki kişiler geçici kurumlar kalıcıdır.

Fark Yaratmak?
Faydayı ortaya çıkarmak tek başına yeterli midir? Maalesef hayır!  Zira aynı faydayı müşteriye sunan rakipler mutlaka vardır, bu durumda “Neden bizi seçmeliler?” sorusunu da cevaplandırıyor olmamız elzemdir. Farklılık yaratmak işte burada hayati öneme sahip, ya ürününüzün rakiplerinden farkını ortaya çıkaracaksınız ya da kendi farkınızı! Tam da bu noktada bir anımı paylaşmak isterim; perakende ürün pazarlaması yaptığım kısa dönem içinde; çalışma hayatımın ilk günlerinde çok kritik bir başarıya imza atmıştım, firma tarihinde ürünümüzün hiç girmediği bir kuruma ilk ürün girişini sağlamıştım.

Nasıl mı?
Ürünüm tek değildi. Ama ben tektim. Her gün her firmadan düzenli ziyaret alan Kurum yöneticilerini düzenli olarak ziyaret ediyor olmam takdir edilmekle beraber başarı için yeterli olmuyordu. Madem ürün farklılaşamıyordu, bu durumda ben farklılaşmalıydım. Bayram sebebi ile herkesin tatilde olduğu bir dönemde tatile çıkmayan iki önemli taraf vardı: Biri kurumun en tepe yöneticisi, biri de ben.

Kurum tepe yöneticilerinin izne çıkamadıklarını, işlerinin başında olduklarını anladığımda bende bütün planlarımı iptal edip kendilerini ziyaret ettim. Hem sakin bir dönemde oldukları için bir ilk olarak prezantasyonumu tam olarak yapabileceğim zamanı bana tanıdılar, hem de herkesin tatilde olduğu bir dönemde işinin başında olan, konusuna ne kadar hakim olduğunu başarılı sunumu ile kendilerine gösteren bu kişiyi ödüllendirme ihtiyacı hissetmiş olacaklardı ki, beni odalarından direkt satın almaya gönderdiler. Bu benim için de, dahil olduğum ekip için de çok büyük bir başarı olmuştu. Başarının sırrı ise sadece “Fark Yaratmak” idi. Hizmet verdiğiniz sektöre hakim olmak fark yaratmak için olası imkanları tespit etmek açısından oldukça önemlidir. Ürüne de, ürünün sunulduğu sektöre de yine rakiplerinizden daha fazla hakim olmanız da ayrı bir fark yaratma alanıdır.

Satış sanıldığı gibi son nokta değildir! Bir sonraki aşamada başarılı olabilmek için, her ne satıyor olursanız olun kalıcı olmak için, iyi dinleyin, çözüm üretin ve kesinlikle farklı olun!

2 Ocak 2011 Pazar

TONLA PARA VERİP ELDEN ALINCA KIYMETLİ...

Her gün bir başka program yayına giriyor..Bakıyorsunuz bilmem kime ait format; bilmem kaç para! Bir tane Türk akıl edemiyor sanki bu abuk sabuk hiçbir yaratıcılığı olmayan formatları. Al ben de bir sürü format buldum bir kısmı ekteki sitede bir kısmı kafamda...Söylesinler bana "şu hedef kitle için, şu amaçla, şu saatlerde, şu içerikle format arıyorum" diye, onlarca fikir üreteyim.Ortada teşvik yokken insan üşeniyor yazmaya bilmem neye, yani bizde öyledir aynı fikri Türk ucuza versin kıymetli olmaz, ama "şundan aldım bu format ithaldir" deyince insanlar kendilerini daha havalı, programlarını daha kıymetli sanıyor. Ben de bir izleyiciyim inanın ki öyle değil, "Bu da bizden" deseler ben daha çok vakit ayırır daha fazla kıymet veririm. Her şeyi ithal ettik bitti sıra fikre mi geldi, e öyleyse bir sürü değerli bilim adamını niye ihraç ediyoruz diye insan sormak istiyor..ah ah sormaya kalkınca ne çok soru var maalesef ne çok..alın buyrun bunlar ve burada olmayan çoook daha fazla fikir yaratıcı ekipte...wwww.buytvformat.com

28 Aralık 2010 Salı

MANTIĞINI BİLEN BANA DA ANLATSIN

40'lı yaşlar kapıya dayanınca daha fazla merak ediyorum, paylaşmak istedim belki biri bana anlatır. Bu kadınların yaş gizleme ritüelinin mantıksal dayanağı nedir? Düşünüyorum düşünüyorum yok bulamıyorum. Kadın diyelim ki 45 yaşında, ama 30 yaşında gözüküyor, ben o kadın olsam gururla "45 yaşındayım ayol" derdim, takdirleri de heyecanla beklerdim, "maşallah 30'dan fazla demez kimse", "genç kız gibisin şekerim ne 45'i", vs vs..Normal olanı bu yani..Bu durumda yaşını gizlemek istemez insan diye düşünüyorum. Bu değilse o zaman diyelim ki kadın 30 yaşında ama 45 gibi duruyor..Ee bu kadın hiç gizlemez yaşını tapu gibi nüfus cüzdanı var "30 yaşındayım şekerim inanmıyorsan al bak" Bu da olmadı..Son örnek 30 yaşında bir kadının tam da 30 gibi durması. Eee 30'san otuzsundur 20 desen ne yazar, yıllar uğramış yüzüne belli...Bulamadım ama düşünmüşüm yeterince değil mi, eee kim söyleyecek hangi örnek neden yaşını gizlemek ister?

Yani kınamak için değil ciddi ciddi anlamaya çalışıyorum, kadınlar nedir yaşınızla probleminiz, sizin yüzünüzden neysem oyum diyen bizlere kelaynak muamelesi yapıyorlar..73 doğumluyum, 38 yaşındayım (başkası 37 derdi son birkaç günün hatrına onu bile demiyorum), çok da mutluyum, çok da umutluyum. Ben miyim anormal siz mi?

OTURAYIM AMA ZAYIFLAYAYIM, DİYETİSYENİM DERDİME ÇARE

Herşey bir garip oldu günümüzde, çalışmadan kazanmak, yiyerek zayıflamak, bakmadan görmek, aramadan bulmak, vs vs..İmkansızın peşindeyiz Allah sonumuzu hayır etsin. En çok da şu diyet listesi holiganlarına gülüyorum. Ben de onlardan biriyim yani kendimi de dahil ediyorum merak etmeyin objektifim sonuna kadar. 1. kata asansörle çıkan biz, alışveriş merkezinde girişe en yakın park yerini kapmak için birbirimizin üstüne araba süren biz, bakkala arabayla giden biz, ancak yiye yiye yine de zayıf olmayı isteyen de biz. Doktorlar bas bas bağırıyor "bu işin sırrı yediğinden daha fazlasını harcamaktır, vücudun biriktirmesine engel olmaktır" diye ama yok, "su içsem yarıyor" diye kendimizi kandırırız diyetisyenlere dökeriz binlikleri, yok ben dökmem gazete, dergi, internet arar bulurum envari çeşit diyet listesini. Aç yatan yavrular aklımdan bir an olsun çıkmazken olmayan binlikleri diyetisyenlerle paylaşamayacağım, kimse kusura bakmasın. Diyetisyenler kızmasın bana o da bir uzmanlık. Ama bence hamilelik, ergenlik, obezite, kalıtsal hastalıklar gibi vücudun normal olmayan bir döneminde nasıl beslenmesi gerektiğine karar verip danışanlarını doğru yönlendirmeleri gerektiğine ve bu kapsamda çok önemli bir işlevleri olduğuna inanıyorum ama sapasağlam, normal ötesi bir insan neden diyetisyene gider, aklım almaz. Söyledik ya "yediğinden fazlasını yak". Yani illa da diyetisyene gideceksen bari yürüyerek git!

MESAJIM GELDİ

"Aloo şekerim iyi bayramlar, ay yok canım ya ben de çok isterdim görüşmek ama yurtdışındayım hayatım, ben sana atarım detayları e-mail ile hadi canım çüsssss"

Nasıl tanıdık geldi di mi? Eeee yoktur birbirimizden farkımız. Hiç dikkat ettiniz mi bilmem yaşlılarımız bizden daha sağlıklı! Rahmetli dedem vefat ettğinde 90'lı yaşlarındaydı. Onun o dönemde yeni yeni sorun teşkil eden rahatsızlıklarını (romatizma, unutkanlık,vs) bizler 20'li 30'lu yaşlarda yaşıyoruz niye mi? Çünkü, doğal olan herşeyden uzağız! Gıdanın doğalından, ortamın doğalından, insanın doğalından, ilişkinin doğalından, herşeyin ama herşeyin doğalından uzağız. Uzmanlar "1 kahkaha bir kilo pirzola" diyor, ben en çok kahkahayı ne zaman atıyorum, dostlarımla sevdiklerimle birlikteyken, dostlarımı ne sıklıkla görüyorum peki ayda yılda bir, ama her gün mesajlaşıyoruz. Mesaj olmasa bitecek yani dostluklar, teknolojiye borçluyuz dostluklarımızı, ne mutlu bize.